Kül, 2023 yapımı bir Türk filmi olarak, özellikle sinematografisi ve anlatımıyla dikkat çekiyor. Çekimleriyle, atmosferiyle ve karakterlerine yüklediği derinliklerle adından söz ettiren bir yapım olmuş. Bu yüzden de son zamanlarda Türk sinemasında görmeye alışık olmadığımız, fakat bu eksikliği hissedilen bir tat bırakıyor. Movie House iyi seyirler diler.
Öncelikle film, Yavuz Turgul tarzında bir derinliğe sahip. Evet, belki Turgul'un epik anlatımından uzak bir şekilde, ama onun karakter tasvirlerindeki yoğunluğu ve dramatik alt metinleri taşıyan bir yapısı var. Yönetmen Ali Aydın, daha önce "Küf" filmiyle çıkış yapmıştı ve o filmde de gördüğümüz insan psikolojisine derinlemesine nüfuz etme yeteneğini burada da sergiliyor. Filmin ana karakteri olan Serkan üzerinden işlenen hikâye, bir insanın içsel çatışmalarını ve dış dünyayla olan ilişkisini gayet başarılı bir şekilde aktarıyor.
Bu noktada, filmde kullanılan diyalogların fazlasıyla güçlü olduğunu söylemek lazım. Film boyunca kullanılan dil, karakterlerin iç dünyasını ve yaşadıkları çatışmaları öylesine yoğun bir şekilde ifade ediyor ki izleyiciyi adeta ekranın içine çekiyor. Özellikle Serkan’ın kendiyle olan hesaplaşmaları, hayatındaki boşlukları doldurmaya çalışırken verdiği mücadele, izleyiciye de benzer duygular yaşatıyor. Bu noktada film, izleyicinin empati kurma kapasitesini zorlamıyor, aksine ona bir ayna tutuyor.
Filmde öne çıkan bir diğer unsur ise, görsel estetik. Ali Aydın, Kül'de görsel anlatımı oldukça başarılı bir şekilde kullanıyor. Mekânların ve ışığın kullanımı, karakterlerin ruh hâlini tamamlayan bir fon yaratıyor. Özellikle İstanbul'un karanlık ve soğuk yüzü, filmde oldukça etkileyici bir şekilde yansıtılmış. Filmin adının "Kül" olması, bu atmosferin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Şehir, adeta karakterlerin iç dünyasındaki karmaşıklığı, bir yıkıntı hâlini simgeliyor.
Tabii ki Kül sadece bir dram filmi değil. İçerisinde bir suç örgüsü de barındırıyor. Serkan'ın geçmişi ve bu geçmişin peşinden gelen karanlıklar, hikâyenin temelini oluşturuyor. Ancak burada bir noktaya dikkat çekmek gerek; filmdeki suç unsurları, sadece hikâyeyi ilerleten basit birer araç değil. Bu unsurlar, karakterlerin geçmişleriyle olan hesaplaşmalarını ve içsel çatışmalarını daha da derinleştiren, onların karanlık yüzlerini ortaya çıkaran bir katalizör görevi görüyor. Bu bağlamda, filmdeki suç teması, yalnızca yüzeyde kalan bir unsur olmaktan çıkıyor ve karakter derinliğini artıran bir işlev görüyor.
Biraz da oyunculuklardan bahsetmek gerek. Serkan rolünde Ahmet Mümtaz Taylan resmen döktürüyor. Karakterin içsel yolculuğunu, yüzündeki her bir çizgiyle, her bir mimikle yansıtmayı başarıyor. Taylan’ın performansı, filmin ağırlığını taşıyan en önemli etmenlerden biri. Diğer yandan, Aslıhan Gürbüz'ün de filmdeki performansı oldukça etkileyici. Karakteriyle bütünleşmiş ve onun yaşadığı duygusal iniş çıkışları izleyiciye başarılı bir şekilde aktarıyor. Yan karakterlerin de filme kattıkları dinamizm ve gerçekçilik takdire şayan. Bu karakterler, filmin genel atmosferini tamamlayan ve izleyiciyi hikâyenin içine daha da çeken unsurlar olarak öne çıkıyor.
Ancak filmde her şeyin kusursuz olduğunu söylemek de doğru olmaz. Hikâyenin bazı yerlerinde tempo düşüklüğü yaşandığı ve bu durumun izleyicinin ilgisini bir nebze olsun zayıflattığı anlar var. Özellikle ikinci yarıda, hikâyenin gelişimi biraz yavaşlıyor ve bu da filmin genel dinamiğine zarar verebiliyor. Buna rağmen, filmin sonuna doğru tekrar yükselen bir tempoyla izleyiciyi yeniden içine çekmeyi başarıyor. Bu nedenle, bu küçük tempo sorunları, filmin genel kalitesini düşürmüyor ama daha da güçlü bir yapı oluşturulabilirdi.
Filmin müziklerine de değinmeden geçmemek lazım. Mazlum Çimen imzası taşıyan müzikler, filmle müthiş bir uyum içinde. Özellikle, filmin dramatik sahnelerini güçlendiren, izleyicinin duygusal bağını artıran bir etkiye sahip. Çimen’in bu alandaki yetkinliği, Kül'ün atmosferini tamamlayan önemli bir faktör. Müziğin, hikâyenin akışına nasıl katkı sağladığı ise, izleyiciye hem görsel hem de işitsel bir şölen sunuyor.
Son olarak, Kül'ü Türk sinemasında önemli bir yere oturtan noktalardan biri de, günümüz Türk toplumuna yaptığı sosyolojik gönderme. Filmde işlenen temalar, karakterlerin yaşadığı çatışmalar, toplumsal baskılar ve bireyin kendiyle olan mücadelesi, günümüz toplumunun bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle, karakterlerin bu baskılar altında nasıl ezildikleri ve bunun sonucunda nasıl bir yol ayrımına geldikleri, filmin temel taşlarından birini oluşturuyor. Bu bağlamda, Kül'ün sadece bir film değil, aynı zamanda toplumsal bir eleştiri olduğu da söylenebilir.
Özetle, Kül, Türk sinemasında son yıllarda gördüğümüz en dikkat çekici yapımlardan biri. Ali Aydın’ın başarılı yönetimi, etkileyici oyunculuklar ve derinlikli bir senaryoyla birleşince, ortaya izlenmeye değer bir film çıkmış. Belki kusursuz değil, ama kesinlikle izleyiciyi düşündüren ve ona farklı bir perspektif sunan bir yapım. Türk sinemasında daha fazla böyle filmler görmek dileğiyle...
Comments